Camiler ve Toplumsal Değişim
Mü’minleri toplayan, bir araya getiren birleştiren manasına gelen cami, hayatın merkezidir.Bilindiği gibi cami, Asr-ı Saâdetten başlayarak 14 asır, bütün İslam diyarlarında, Müslümanların ibadet, ilim ve meşveret durağı olmuştur. İbadet için toplanan cemaat, din ilmini orada öğrenir, dünya işlerini de orada görür çözümlerdi.Müslümanların hayatında cami, çok fonksiyonlu işlem gören bir dini müessese haline gelmiştir.
Camiler İslam geleneğinde ibadet yerleri olmanın yanında cemaatin bir araya geldiği, tanıştığı, toplumsal ve dini meselelerin görüşüldüğü, İslam mensuplarının hayatlarının merkezinde olan kurumlardır.Peygamber Efendimiz Medine de toplumun inşasına mescit yaparak başlamış, sonraki dönemlerde camiler külliyeler şekilde yapılmış ve 20. Yüzyılın başlarına kadar toplumumuzda merkez konumunu korumuştur.
Peygamber efendimiz döneminde caminin sosyal hayatla ilgili iki temel fonksiyonunun altını çizmek gerekmektedir.Birincisi bir araya toplayan bir öğe olarak caminin, cemaat arasındaki yüz yüze ilişkiyi mümkün ve sürekli kılması, ikincisi de, caminin ibadet ve cemaat ilişkisi dolayısıyla sosyal kontrolü sağlamasıdır.[1]
”…Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur.Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.”[2]
“…Bir toplum kendilerin de bulunan davranışları değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”[3]
Kur’an’daki Toplumsal değişim ile ilgili ayetlerin verdiği mesajda bireyden başlayan değişimin topluma yansıdığı belirtilmektedir. Birey olarak insanın değişime açık olması ve değişimi arzulaması kendinden olanın değişimine zemin hazırlamakta; kendinde olanın değişmesi ile toplumu etkilemesi söz konusu olmaktadır.
Her toplum sahip olduğu kültürel yapıya göre insanlarına veya kurumlara göre roller biçer. Değişim öncüsü olan bireyler ve kurumlar, değişime soyunabilmeleri için ilk etapta toplumun kendisine biçmiş olduğu bu rolün dışına çikmasi gerekmektedir.Mevcut durumdaki değerlerle şekillenmiş rollerin dışına çıkılmadan toplumda değişim gerçekleştirilemez.Camilerde de durum böyledir.
Allah Rasulü buyuruyor ki: “İnsan vücudunda bir et parçası vardır.O düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsat olur.İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir”[4] Mabetler toplum olarak bizim kalbimizdir. Orada hayat varsa toplumsal yapımızda hayat vardır.Orada hayat yoksa, toplumsal hayatta bozulma kaçınılmazdır.
Toplumsal değişimle ilgili eserleri bulunan Suriyeli Mütefekkir Cevdet Sait camilerin toplumsal değişimdeki rolüyle ilgili olarak “Ne zaman mescitleri, Müslümanlar zül ve mahrumiyeti yaygınlaştıran ve onlara birbirlerinin acısını tattıran kavramlardan kaynaklanan, nefislerde olan yanlış eğilimleri ortadan kaldırmak için ilim ve aydınlık ile aydınlanan mekânlar haline dönüştüreceğiz.[5] Diyerek camilerin fonksiyonunu ortaya koymakta ve camilerin nasıl olması gerektiğini belirtmektedir.
Modern Çag ve Camilerin Hayatın Dışına İtilmesi
Modern çagin en bariz özelliklerinden birisi hayata parçalayıcı ve indirgemeci yaklaşmasıdır.Bunun neticesinde Batı da din, bilim ve sanat ahlak birbirinden uzaklaştırılmıştır. Asrımızın en çetin problemlerinin başinda gelen beşeri tecrübedeki bu bölünmüşlüktür.Halbuki insanın din ile diğer tecrübeleri arasında gerçek bir ilişki vardır. Ülkemizde de Batının etkisiyle ilimlerde dini ve dünyevi ilimler diye bir ayrışma olmuş, bunun akabinde camiler eğitimden ve öğretimden kopmuştur.İslam tarihinin hiçbir döneminde -son dönem hariç-cami ve mescitler eğitim ve öğretim faaliyetlerinden bu kadar uzak kalmamıştır.
İslami pek çok kavram ve kurum gibi; camilerinde içerikleri boşaltılmış, fonksiyonları budanmış, muhteva ve yapı yönünden boş bırakılmıştır.Özellikle 1930 ile 1980 li yıllar arasında neredeyse camilerin yanından geçmek bile problem haline getirilmiş, camiler atıl hale getirilmiştir.
Son yıllarda ülkemizde İslami bilinçlenmenin artması ve yaşamın bir parçası olmaya başlamasıyla birlikte, fonksiyonunu yitirmiş kurumlar; İslam dininin asli kaynaklarıyla birlikte tarihsel birikimlerin ışığında yeniden ihya edilmeye başlanmış olup, bu minvalde camilerde hatırlanmaya ve etkin olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Camiler ve Cemaatler
İslami yaşantının baskılar sonucunda tabiri caizse yerin altına indiği dönemlerde toplum dini eğitimini ve çalismalarini tüm topluma açık olan camiler yerine alternatiflerini oluşturdukları yapılarda yapmaya başlamışlardır.Bu yapılar referans aldıkları değerlere veya öncülügünü yapan kişiye intisap ile cemaatler kavramının ortaya çikmasini sağlamış ve çok büyük yapılar oluşmuştur. Bu durum Müslümanlar arasında ötekilestirmeyi ve bölünmeyi arttırmış,ümmet şuuruna sahip insanlar yerine cemaat şuuruna sahip insanlar yetiştirilmiştir.
Bu yapılar ile camiler arasında bir yabancılaşma ve ötekilesme başlamış olup, bazen de kendilerine alternatif olması dolayısıyla camiler basite indirgenmiş, eksiklikleri ön planda tutularak etkisiz hale getirilmeye çalisilmistir.
Camiler ve Diyanet İşleri Başkanlığı
Camilerin büyük kısmı toplum tarafından yapılmasına ve ihtiyaçlarının toplum tarafından karşılanmasına rağmen, kontrol tamamıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nda olup, görevlilerin atanması merkez yapı tarafından gerçekleştirilmektedir. Din görevlilerinin seçiminde ve değerlendirilmesinde toplumun hiç bir etkisi bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra benimsenen laik ideoloji nedeniyle var olan pek çok kurum ya kaldırılmış ya da yeni ideolojinin kapsamına uygun hale getirilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu yeni ideolojinin İslam Dini ve kurumlarının kontrol altında tutulması amacıyla kurulmuştur. Son yıllara kadar bu laik ideolojinin vermiş olduğu görevleri yerine getirmede başarılı olmuştur. Bu düşüncenin baskısı ve etkisiyle camiler sadece namazların hızlı bir şekilde kılındığı pasif mabetler haline getirilmiştir.
Özverili imamların horlanması, yerlerinin değiştirilmesi, “namazını kıldır, başka işe karışma!” telkinleri, müftülük kurumunun Demokles’in kılıcı gibi imamların başında sallanması hepimizin bildiği problemlerdir.
Son yıllarda Ülkemizdeki siyasi, ekonomik ve toplumsal yapının değişmeye başlamasıyla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da çok ciddi dönüşümler olmaya başlamış, dini hizmetlerde hayırlı ve olumlu çalısmalar yapılmaya başlanmıştır. Camilerin eğitimlerde daha etkin kullanılması, bayanların kullanımına açılması, din görevlilerinin hizmet içi eğitimlerine ağırlık verilmesi gibi konularda etkin çalismalar yapılmaya başlanmıştır.
Camiler ve Din Görevlileri
Dinin hayata doğru yansıtılması konusunda hedeflenen sonuç, bu hizmeti verenlerin gerekli donanıma sahip olması ile doğru orantılıdır. Din alanında hizmetleri daha etkin ve verimli bir şekilde yürütebilmenin yolu her bakımdan birikim ve donanımlı din görevlisi yetiştirmekten geçmektedir. Din görevlilerimiz İslam’ın temel ilkelerini özümsemis, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisi ve toplumla barışık, beşeri ilişkilerde topluma öncü, muhatabının dini sorunlarına pratik çözümler üretebilen dini ve ilmi verileri birlikte kullanabilen, örnek insanlar olmalıdır.
Dinin hayata doğru yansıtması, din hizmetini yürüten her din hizmetlisinin daha doğru bir ifadeyle dinin her hizmetlisinin, en önemli vazifesidir. Bu bakımdan din görevlisinin dinin hayata doğru yansıtılmasındaki etkililiği son derece önemlidir.
Din görevlisinin dinin hayata doğru yansıtılmasındaki pozitif etkisi, bu dinin güzelliklerini kendi şahsiyeti ve yaşantısı üzerinden etrafındaki insanlara anlatmasıyla meydana gelebilir. Olumsuz etkisi ise eksik bilgisinden ve ihmalkarlığından dolayı dinin öğretilerinden nasibini alamadığı halde başkalarına bu öğretileri aktarmaya çalısmanin sonucunda karşılaşlan bir durumdur.
Kabul etmek gerekir ki günümüzdeki en büyük problemimiz yetişmiş insan eksiğimizdir. Son dönemde yaygın eğitimde de dini eğitime yer verilmesi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, Kur’an-ı Kerim ve Hadis derslerinin örgün eğitim müfredatına alınması, İmam Hatip Okullarının sayılarının arttırılması, Kur’an Kurslarının sayılarının arttırılması, bu alanda eğitim verebilecek, eğitimci açığının varlığını göstermiştir. Bu yetersizlik, sayıları 90 bin civarında olan camiler için de çok büyük bir handikap oluşturmakta ve camilerin fonksiyonel olabilmesinin önünde büyük engel teşkil etmektedir.
Camiler ve Kadın
İslam inancında olmamasına rağmen toplumumuzda çok bilinçli bir şekilde bayanlar ikinci plana itilmiş, camilerden faydalanamaz hale getirilmiştir. Erkekler işleri ve çalisma koşulları sebebiyle camiye irtibatları zaten sınırlıyken, hatta kadınların erkeklerden çok fazla etkileşimde bulanacakları durumda iken kadınlar tecrit edilmiştir.
İslam’da hak ve yükümlülükler bakımından erkekle kadın arasında genel olarak fark gözetilmediği bilinmektedir. Nitekim Kur’an insan olma bakımından kadın ve erkeğin eşit olduğunu ifade etmiş ve üstünlügün takvada olduğunu belirtmiştir. Kadınlar erkeklerin yaptığı her ibadeti yapabilmekte hatta erkekler gibi namazlarını camide cemaatle kılabilmektedirler. Camilerden tecrit edilen kadınlar ibadet ve diğer dini konularda çok ciddi cahiliyetle yüz yüze bırakılmıştır.
Kadın dindarlığı, toplumsal etkisi bakımından dikkat çekici bir olgudur. Ülkemizde kadının aile içinde çocuk üzerindeki etkisinin büyüklüğü düşünüldüğünde, kadın dindarlığının etkilerinin derinliği de daha iyi anlaşılmaktadır. Kadın dindarlığı, iman-amel temelinde ortaya koyduğu tutum ve davranış biçimi olarak farklılık gösterir. Bunu eğitim, kültür, sosyal çevre ve üstlendigi toplumsal roller de etkiler.Bu faktörlere göre kadın dindarlığının muhtevası ve yoğunluğu değişiklikler gösterir.Sosyal statüsü ve toplum içindeki rolü daha belirgin ise, dindarlığı daha görünür bir hal almakta ve etki alanı daha geniş olabilmektedir.Bunun tam tersi olduğunda, daha pasif ve içine kapalı bir kadın profilinde ise dindarlık, biçimcilik, hurafecilik, hatta büyü işlerine dayanabilmektedir. Aslında Asrı saadette Hz. Peygamber kadınların toplumsal hayat içinde aktif bir yaşam kazanmasını sağlayarak, dinin daha derin yaşanmasına ve dinin doğru algılanmasına ortam hazırlamıştır.Kadın toplumsal hayattan uzaklaştıkça, dindarlığı da daha pasif bir şekil almakta ve yanlışlıklar hayatına girebilmektedir.Günümüzde ise Müslüman kadın, toplumun neresinde var olursa, dindarlığı orada görünür bir hal almaktadır.Bu aile içerisinde gerçekleşirse orada kadın dindarlığı tezahürlerini göstermektedir.[6] Cami hizmetlerinin pozitif boyutlarından biri, hanımlara sosyal aktivite imkânı sağlamasıdır.Gündelik hayatında birçok alanda engellenen bayanların, evinin dışında gidebileceği öncelikli yerin cami olduğu müşahede edilebilmektedir.Bu anlamda da cami hizmetleri önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
Camiler ve Sosyalleşme
Camiyle barışık olarak yetişen çocuklar; hayatları boyunca ufakken aldıkları bu ünsiyet ve aidiyet duygusu ile kişiliklerinin oluşmasını sağlayacak ve İslam toplumunun bir ferdi olarak hayata bakacaklardır. Camiyle tanışmış olan bir insan yetişkinliğinde farklı süreçlere uğrasa bile kurtuluş yolunun caminin bağlı olduğu din olduğunu bilecek, tövbe kapısını her zaman hatırlayabilecektir.
İnsan yaratılış olarak birlikte yaşamak, birbiriyle iletişim kurmak, birlikte hareket etmek dürtülerine sahip olup, bu dürtüleri sayesinde olumlu veya olumsuz yapıya bürünebilmektedir. Günümüzde yetişen gençliğe İslami değerlerin doğru yerleştirilememesinde, ünsiyet kuramamasında en büyük sebeplerinden birisi kişiliklerine etki oluşturacak, tesir bırakacak kurum ve yapılarımızın eksikliğidir.Çocuklarin, gençlerin bir araya gelebildikleri, ahlaki sınırları ve sorumlulukları hatırlayabildikleri, doğru ve yanlış ayırımının idrak edilebildiği, hak ve batıl kavramının öğretildigi yerlerin sayısının yetersizliği neslimizi yetiştirmede en büyük eksikliklerimizdendir. Bu yapıları kurmadan çocuklara, gençlere doğruları nerede göstereceğiz, nasıl öğretecegiz?
Müslümanların kendilerini ifade edebilecekleri, kendileri gibi düşünen insanlarla bir arada bulunabilecekleri, bir araya gelebilecekleri sosyal alan sayıları çok yetersiz durumda olmasından dolayı günümüzde çocuklarimizi, gençlerimizi hatta yetişkinlerimizi internetin, sosyal ağların girdabından kurtaramamaktayız.
Camiler ayrıcı farkı kuşakların da birbirleriyle iletişim halinde olmalarına fırsat vermektedirler.Genci yaşlısı aynı ortamı paylaşabilmektedirler.
Camiler bulunduğu yerde merkez olabilme potansiyeliyle, günümüzde kentlerin en büyük problemi olan insanların birbirlerini tanımaması ve yabancılaşmanın artması önlenecektir.Aynı camide farklı sebeplerden bir araya gelen insanlar birbirlerini daha iyi tanıyacak, iyi ve kötü günlerinde birbirlerinin yanında olacaktır.
Günümüzde o mahallede ikamet edenlerin hepsi sürekli olarak camiye ve cemaate devam etmeseler bile kendileri için aidiyet hissettikleri bir cami bulunmaktadır.
Ayrıca camiler insanın doğasında olan farklılıkları bir pota içerisinde eriterek, birlikte yaşama, birbirine tahammül edebilme ve ötekilestirme yerine sahiplenme dürtülerinin gelişmesini sağlayacaktır.Hayatın içinde olan insanlar düşünce ve İslami bakış açısı olarak birbirlerini daha iyi anlayabilecek ve yabancılaşmayacaktır.
Günümüzde problemlerin başinda insanlarla etkili iletişim kurabilmenin zorlukları düşünülünce, bu durumun camiler için ne kadar büyük bir avantaj olduğunu görmekteyiz.
Camiler icra edebilecekleri fonksiyonlarıyla bu yükün bir kısmını karşilayabilecek potansiyel ve güce sahiptirler.
Camilerin Fiziki Durumu
Ülkemizde camiler halkın kendi özverisiyle inşa edilmekte ve ihtiyaçlarını halkın kendisi karşilamaktadır.Nüfusun artması, camilerin fonksiyonel hale getirilmeye çalisilmasi, ibadet yerlerinin arttırılması sebepleriyle; camilerimizin pek çogu ilk yapıldığı halden bugünkü haline kadar sürekli tadilat, eklenti ve yenilenme geçirmektedir.
Son dönemde yerel yönetimler yasasında yapılan değişiklik ile belediyeler camilerin bir takım hizmetlerini görebilmekte ve cami yaptırabilmektedir. Planlı ve ihtiyaca göre camilerin inşa edilmesi büyük bir boşluğu doldurabilmektedir.
camilerin sayılarının artması; fonksiyonel, estetik mimaride estetiği ön planda tutan bir medeniyete yakışır projeler ortaya çikarmaktadir.
Camilerin yapımıyla ilgili bir üst kurum olmaması nedeniyle, bazı bölgelerde cami sayısı bölgede oturan topluma göre çok fazla iken, bazı bölgelerde ise camiler topluma yetersiz gelmektedir.Camilerin büyük kısmı kışın ısıtma problemi dolayısıyla etkin kullanılamamakta, ufak namaz kılma yerleri oluşturularak buralarda vakit namazları kılınmakta, Cuma ve Bayram namazlarında cami kullanılmaktadır.
Cami ve Eğitim
Eğitimde en etkili yöntem, yerinde eğitim ya da görerek ve yaparak öğrenmedir.Bu kuralın bir gereği olarak, yetişmeye çalistigimizi zannettiğimiz çogu laik Avrupa ülkesinde din derslerinin ya tamamı yada bir kısmı mutlaka kilisede yapılmaktadır.Evin sınırlı ortamı bir tarafa bırakılırsa, camiler çocugun erken yaşlarda eğitilebileceği en uygun ortamlardan birisidir.Modern eğitim kurumları çocuklarin eğitim yaşinın 0-4 olduğunu kabul etmektedir Çocugun dünyasını oluşturan imge ve düşüncelerin temelinin bu ve bunu takip eden dönemde atıldığı da bilinmektedir.Çocuk için böylesi hayati önem taşiyan ilk eğitiminde cami ile tanışması kültürel duyarlılığı olan herkesin evet diyebileceği bir gerçektir.
Camiler anaokulu eğitimlerinde etkin olmalı, İslami hassasiyetin en ufak yaşlardan itibaren çocuklarimiza öğretilmesi çalısmalarının içinde olmalıdır.
Bu eğitim kurumları camilerle iç içe olmalı ve çocuklar camiyi içselleştirmelidirler.
DİB’in yaptığı bir araştırmada ülkemiz halkının %70 i camide çocuk istememekte olup, bunun aşılması için çok ciddi çaba gösterilmeli bu algı düzeltilmelidir.
Ülkemizde yaygın din eğitimi uygulamasının geliştirilmesine yönelik son dönemde olumlu adımlar atılmış olmasına rağmen, halihazırda çocuklara yaygın din eğitimleri toplumu kapsayacak şekilde camilerde yaz kurslarında verilebilmektedir.
Yapılan araştırmalar, toplumumuzun büyük kısmının dini bilgilerini çocukken gittikleri camilerdeki yaz kurslarında öğrendiklerini ve tüm yaşantılarında bu bilgilerle dini yaşantılarını idame ettiklerini göstermektedir.
Bu yaz kurslarında verilen eğitimin içeriğinin doğru olarak doldurulması temel dini bilgilerin öğretilmesini sağlayacak ve ilerleyen dönemlerde kişilerin İslami duyarlılığını ve yaşantısını oluşturacaktır.Camilerde bu yaz kurslarına özel önem verilmeli, eğitim ve öğretimin gereklilikleri yerine getirilmeli, yeteri kadar öğretici görev almalı, alanlarında uzman eğitmenler öğrencinin seviyesine göre eğitim verilmelidir.
[1] Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti,Cilt 1, Pınar Yay.,Celalelettin Vatandaş, 2005, s 31
[2] DİB Kur’an-ı Kerim Meali, Rad, 11
[3] DİB Kur’an-ı Kerim Meali, Enfal ,53
[4] Buhari, İman 39: Müslim, Musakat, 107
[5] Cevdet Sait, Ademin Oğlu Habil Gibi Ol, Pınar Yayınları, 2000, s 165
[6] Doç.Dr. Ejder Okumuş, Kadın dindarlığının sosyolojik yansımaları, Diyanet aylık dergi, Sayı 207,Mart 2008